Selam saygı ve öngörülerimle ilk yazımı yazıyorum. ilk yazı ilkin ki yazı, dolayısıyla sığınacağım bir liman varsa lafı eğip bükmeden ilk dediğinde kesinlikle beğenmezlerse eleştiri dozu biraz hafif olur. düşüncesine sığınan ben Hasan Altun. Yıllardır medya sektörün de çalışıyorum 219 Tv Programı yaptım. yüzlerce projeye imza attım onlarca insan ile çalıştım geldiğim nokta . bana göre bir adım başka söze gerek yok. fakat işte o bir adım birileri için ulaşılması güç ve imkansız, birileri için sıradan benim için ise farkındalık. Dedim ya 219 TV programı en az 200 kent gezdim ve her il ilçede program yaptım. Bu birikimler Binlerce insan ile söyleşiler bir o kadar Belediye Bşk Kaymakam, Vali ve Kent de ki Toplum Mühendisi, Şirket sahipleri oldu. kendimce güya çok gezdim gördüm dedim. Hani çok okuyan mı çok gezen mi bilir diye sorarlar ya genel de çok gezen derler. Ben ise ikisini Hayat Prensibi oluşturan çok bilir. o kadar da bilgi satar. Bu hafta dan itibaren yazacağım konular tek bir insanın kelamı ve ön görüsü olmayacak iki insanın sevdalı yüreklerini konu edinecek. 11.09. 2012 yılı 12 yıl önce Bu gün (ajandama kayıt almıştım) gece Gaziantep den Ankara'ya kayseri üzeri kendi arabam ile seyahat ediyorum. gece geç saatlerdi Kahramanmaraş'ın ilçesi göksün ü geçmiştim Pınar Başına yaklaşmıştım. dünden uykusuzdum zaten uyku basıyor göz kapakçıklarım kapanıyor. sanki rüya görüyorum gibi oluyordu gözümü birden açıyorum ya bariyerlerde ya tam yolun ortasındaydım. duracak bir yerde yok tamamen dağların arası yol desen zaten sanki bana görünmüyordu, bir ara dalmışım yine gözlerim kapandı birden açtım neredeyse bariyerlere çarpacaktım. Arabayı yol kenarına çektin düzelttim durdum. biraz Düşündüm aman Allah'ım demek verilecek ekmeğimiz varmış. kenara çektim dörtlülerimi yaktım. koltuğu yatırdım uyuyacaktım. fakat uyku falan da kalmamıştı. korkmak öyle bir şey demek ki şöyle dereden dağın eteğine gözüm ilişti bir ateş duman. Birkaç koyun bana yakın göründü, zaten uyku falan da kalmamıştı indim arabadan yürüdüm önce cesaret de edemedim sanki uzak gibi geldi sonra yukarı doğru tırmandım. yaklaştım çoban ateşi kaymış çaydanlık galiba çay dedim oh sevindim. yaklaştım. Selam verdim selamünaleyküm çoban kardeş dedim. çünkü selamı içtenlikle alırsa öyle yanına giderim diye düşündüm.. Aleykümselam kardeş dedi, içim rahatladı içtenlikle söyledi. merhaba ben söze başlamadan Çoban . Ya kardeşim sen nasıl araba kullanıyorsun yani dua ettim nasıl araba yalpa yapıyordu tam dedim ki eyvah durdun çok şükür. evet ya Çoban kardeşim gerçekten sırattan döndüm. Allah tan ayağımı gazdan önceden çekmişim sanki rüyadaydım gözümü açtım bariyerler. Neyse şükret uzan burada çayda oluyor. karnın aç ise ha şu torbada yiyecek var. Yok sağ ol kardeşim çay içersem biraz dinlenirsem çok iyi gelir. zaten biraz yukarı tırmanınca hareket etmek de bana güç verdi, uyku falan yok kalmadı kardeşim. nerdeyse geri dönecektim ama cesaret edemedim... bu arada, çay demlenmişti merkebin üzerinde ki torba dan bir bardak daha getirdi. Biz bazen üç dört çoban bir arada oluyoruz onun için şansına bardak var. çayımızı içerken havada sudan konuştuk. nereye gittiğimi sordu ANKARA , ya,, öylemi, ben oralara artık küstüm gitmiyorum. dedi, küs mü dedim. evet küs. Neden dedim ne sen sor ne ben söyleyeyim uzun hikaye diye söze başladı. ben Gazi üniversitesinde mimarlık okudum son sınıf ta bıraktım kaçtım 10 yıldır küs dargın bu dağlarda koyun kuzularımda dertleşir gezerim. tek dostlarım. kendimle savaşıp yaşıyorum işte . 9 yıldır şu ileri köyde çobanlık yapıyorum. senin arabayı durduğun yerde şurada ileride otobüste indim. yayan şu yolu takip ettim o köye kader beni götürdü o gün bugün çobanım. ben biraz irdelemek istedim. deşme kanar dedi, ben yine de biraz deşeledim. başladı anlatmaya, Aslın da şimdiye kadar hiç kimseye anlatmadım ama sen zaten birazdan gideceksin ya işte nasıl olsa dedi, Başladı. bekleyin sabredin takip edin. KUTLU SEVDALAR yazı dizisine haftaya başlıyorum. bu yazı da bulacağınız öykü hayal olan değil tamamen içinden gelerek 12 yıldır mesajlaştığım bir Çoban yürekliye ayıt. hal böyle olunca da dağdaki kekiğin kokusu nevroz çiçeğin titreşimin de çam ardıç ağaçlarının oksijeni harmanlasan ancak böyle bir öykü yaşanır. bir öykünün düşüncenin yaşandığı köyden dağlara kendini sırtını veren 500 koyun ve bir kaç keçi yalnızlaşan bir bir çoban. aynı zamanda kente şehirleri turlayan 200 bin km yol kat eden ben. yüzlerce kamyonun tır arabaların arka ya yazdıkları yazıların da kişileri analiz yapan vardığı her Kentten her tür vasıflı vasıfsız insanlar ile karşılaşan. her gün en az üç sayfa senaryo yazan 12 yıldır aklında hıfz ettiği birikimi Sevdasını muhabbetleri zorlukları şehirlerin ve kentlerin karanlığı, aydınlığını, destanları İnsanların söyleyemedikleri söyleten. Her gün gördüklerine bir yorum yazan Ben Hasan Altun kısaca Dert ve Dertler insanı diyeceğim yazıma başlamayı karar verdiğim murat edindiğim bugün. geleceğe sakladığım. aydınlığa bırakacağım yazılarımı bekleyen tüm okuyucularıma şimdiden diyorum ki. varsın diyen desin söyleyen söylesin . sen sen ol seninle ol Asla vaz geçmem ben ASLA Geri adım atamam çünkü Kutlu sevdalar musalla Taşın da bitermiş. Gerisi HANGARYA. muhabbetlerimle
NOT. ilk yazım yazı imleci büyük yazdım özellikle. normalin de bu hafta başlayacağım yazıma yoğun Türkiye gündemin den dolayı başlayamadım. özür dilerim bu cumartesi günü inşallah buluşacağız. Çobandan gelen mektup ile ikinci yazıma başlayacağım inşallah. saygı ve muhabbetlerimle